Beni her
yaz tatilleri öncesinde tam da bu zamanlarda bisiklet heyecanı sarardı. 6 yaşındayken
4 tekerlekli bisikletimle başladım. Sadece 1 pazarı olan babam kahvaltıdan
hemen sonra çıkarırdı beni sokağa, sonra 3 tekerlekli olarak denge kurmayı
öğretti, sonra 2 tekerlekli bıraktı beni :) ‘Tutuyorum, tutuyorum sen önüne bak.’ Diye cesaretlendirirdi
beni oysa ki tutmazdı :) Bilirdim ama babama koşulsuz güvenirdim, zaten
düşsem de tutardı beni. Sonra bisikletçi Engin Abi vardı babamın arkadaşı, her
yaz eski bisikletimi verir onun biraz daha iyisini alırdı. Tekeri patladığında
birlikte götürür değiştirirdik. Kömürlük vardı önceden,iner Pazar günleri
oradan birlikte çıkarırdık ben fener tutardım babama. Sonra o annemle balkondan
çay içer beni izlerlerdi. Ben sokağın başından aşağı doğru bisiklet sürerken ellerimi
falan bırakır güldürürdüm onları :) Tek pazarı olan babam, uçurtma uçurmaya
götürürdü yine beni Pazar günleri, evimizin biraz uzağında ki top sahası olarak da kullanılan boş araziye. :) Karşısı
lunaparktı ve ben hiç girmek istemezdim. Sonra karşı apartmanda ki, yanda ki
çaprazda ki tüm kız ve erkek arkadaşlarım bisikletlerle dökülmeye başladık
yollara. Ayağımızı arka tekere koyup fren yaptık, sinek ilacı arabasının
arkasından bisikletle gittik. Yeni alınan bisikletler için ‘Bir tur versene
bakkalın oradan dönüp geleyim’ derdik, ya da derlerdi, arka sokağa gitti mi çok
sinirlenir ‘Bir daha vermeyeceğim bisikleti.’ Diye söylenirdik. Gözümüzle takip
ederdik uzaklaşmasın diye. Paylaşmaya açıktık, ama gözümüzün önünden kaybolmasına
tahammül edemezdik. Annem kuryelik yaptırıp, yaptığı kek böreği, teyzemlere
götürmek için de kullandı beni ve bisikletimi. Ya telefonla ulaşamadıysa ‘Gidip
bir bak bakalım ne yapıyorlarmış?’ diye de gönderirdi. :) Oyyy çok
özledim o günlerimi. İyi ki sokakta oynayabildim, kiremitleri 2 mermer arasında
ezip,azıcık tükürükle kına yapabildim :) Susadığımda annemden aşağıdan bağırıp su
istediğimde o getirene kadar giriş kattan ya da önce davranıp su veren
komşularımız oldu da insanlığı onlardan da öğrenebildim. İyi ki gülmekle
ağlamak arasında kaldığım,mahalle kültüründe büyüyebildim. Şimdi yine aynı
zamanlar ve ben senin için bisiklet araştırmalarına başladım. Dün bana ‘Şöyle
bip bipli (korna) pink bir biskiletim olsaymıştı anne? Dedem alacak bana,
babamda alacak. Ne zaman alacaklar?’ diye sordun. Heyecanını sevdiğim, bana
beni hatırlattın. İnşaAllah senin de benim gibi harika anıların olur, gerçi
sokakta bisiklete binemezsin benim gibi, her yer araba kaynıyor çünkü. Yollar
bile sağlı sollu park halinde arabalarla dolu hatta kaldırımlar bile… Sokaktan
geçen E-5 misali arabaları söylemiyorum bile hele hızlarından bahsetmiyorum
dahi. Bir de sinek ilacı arabalarından artık öyle bembeyaz bulutlar
yükselmiyor, hoş yükselse de ben annelerimizin göstermiş olduğu o rahatlığı
gösterip peşinden gitmene izin de
veremem. Sahi ne kadar rahatlardı bu konuda ? :) Belki bu yüzden bu kadar çıt kırıldım değiliz
biz. Ya da ben! Yaz gelince babamın akvaryumunda ki tüm misketleri torbaya
doldurur mahallenin çocuklarıyla ‘Ben seni üttüm :) ‘
kavgasına girer,bazen torbamda tek misketle gelir ertesi gün aynı şekilde
toplamış olarak da dönerdim eve. Bir de kaldırımda taso oynardım babam işten
gelene kadar. Köşeyi döndüğü an ‘Babaaaaaaa ‘diye bağırarak koşardım gözüm
elinde ki torbalarda. Bir kere karpuzsuz gelmezdi eve, eski Pekos şimdinin Patos
u ile (Hala en sevdiğimdir. Şimdi pek kırmızı değil tabi ama o kıpkırmızıyı
bulur 5 dakikada tadını ala ala yerdim,hala öyle yapıyorum :) ) ve kocaman toblerone :) Bir de babam muhasebeden delgeçlerden çıkan minik
yuvarlak kağıt parçalarını külah yaptığı kağıda doldururdu, akşam balkondan kar
yağdırırdık :) o sıcak
havada. Balkondan bakarken yarasalar gözümüzün önünden geçerdi şimdi onlarda
kalmadı :) Kesinlikle çocukluğum ile ilgili bir yazı
yazacağım:)
ÇOCUKLUĞUNA DUYDUĞUM HEYECANIN SEBEBİ; GERİ DÖNÜŞÜ OLMADIĞINI BİLDİĞİMDEN. İŞTE BU YÜZDEN TÜM ÖZENİM!
Annesinin balı,
anlayacağın ben senden daha heyecanlıyım bu bisiklet konusunda. Deden de baban
da öğretsin sana bisiklet sürmeyi ve ben duygu karmaşamda bin tane fotoğrafını
çekeyim. (İçinden 10 tanesini seçsem de diğerlerini silmeye elim gitmez yine ) Anılar biriktireyim senin için, bizden sana.
Sen de dolu dolu yaşa çocukluğunu, benim gibi. Kabuk bağlayan dizlerini
pansuman yapalım, sen kabuğunu kaldırmaya çalışırken ben kızayım, ufacık bir yer tutunca kabuğunu sen de yarıya kadar kaldırıp, içimi darmadağın et :) sonra seni
yıkadıktan sonra düşen kabuğunun yeri pembeleşsin ,öpeyim en derinimden
pembeliğini…. Tüm hayallerime ömrüm yetsin. Hiç eksik kalmayayım senden,sizden
ve yeniden ‘Seviyorum demek; ne kadar da anlamsız SENden sonra, SANA
söylenirken!’
ANNEN.