26 Kasım 2014 Çarşamba

MİNEL 20 AYLIK




Artık tüm sorulara mantıklı cevap verebilen,uzun uzun cümleler kurabilen,duygularını yönetebilen bir çocuk oldun! Çok güzel kalem,makas kullanıyorsun. 10 a kadar sayabiliyorsun, harflerde A-B-C-D-E ye kadar gelebildin. Kare-Daire-Üçgen-Kalp bu şekillerin hepsini biliyorsun.

Tüm tekil ve çoğul şahısları bilinçli olarak söylüyorsun.

'Baba ben geldim,kapıyı aç.
'Anneannem gitti,ben de gidicem.
'Baba kalk,ben uyuucaaaaam.
'Dede yukarı gel,beni al.
'Annem işe gitti,ben de.
'Annem üzüldü,ben üzdüm.
'Ben de telefona bakıcam.
'İpadimi ver annecim
'Bakkala gidelim,mama alalım.
Yumurta yicem,abla olucam

Geçen gün yeni bir oyun oynarken 20 dakika kadar sonra kalkıp mutfağa geçtin. Yanına gelip 'Annecim ne oldu,oyunu neden bıraktın? diye sorduğumda beni şok eden bir cevap verdin. 'Sıkıldım ben.' Anneanne 'Benim hiç ineğim olmadı :) Lütfen ineğini bana ver.' dediğinde. 'Al anneanne,ben çok üzüldüm.' dedin. Duygularının farkındasın artık:)

Dün akşam bana resim gösterip, 'Çok harika,harikaaaaa' diye bağırdın durdun.


Zıt kavramlara 4 gündür çalışıyoruz, bazen şaşırsan da gayet iyisin.

Büyük-Küçük / Uzun-Kısa / Uzak-Yakın / Az-Çok

Küçük= Çüçücük/Minicik
Büyük= Büüüük/ Komocan (Kocaman)
Uzun=Uğğğn
Kısa=Kiisa
Uzak= Uzak
Yakın= Ağkın
Az= Az
Çok=Koç







Senin tabirinle Dersimizi bu kitaplarla yapıyoruz.

Renkelere daha geçmedik,renkleri öğrenmek istemiyorsun. Herşey senin için Mavi ve çikolata kahve :)

İlk makasın Mas Kağıt kesme makası. O kadar güzel kavrıyorsun ki, çok şaşırıyorum :)








Bu silinebilir boyalar çok güzel, şu sıra en çok kullandığımız boya bunlar. Kalemi çok güzel tutuyorsun ve sadece çizgilerden ibaret yaptığın şeylere,'Anne bak ev, anne bak kuş,anne bak at yaptım.' diye benzetmeler yapıyorsun:)

Kestiğimiz renkli kağıtları, prit le yapıştırıp şekiller yapıyoruz.Ağaç, meyveler,kuşlar...










İnşaAllah bugün ki kadar çok seversin,kitaplarını.



Bu da bitirip astığım ilk resmin. Sen de elinde ki minik kağıdı asmaya çalıştın durdun uyuyana kadar.

Bu arada oyuncaklarınla da oynuyorsun tabi ki, mutfağın da yemek yapıp yediriyorsun bize,ütü yapıyorsun :) Bebeklerini arabayla gezdiriyorsun, kahve yapıp bize getiriyorsun. Legolarınla saatlerce oynuyorsun...

Seninle çok mutluyum annecim, yeniden doğuyorum sanki,hergün yeniden öğreniyorum. Seninle birlikte ben de büyüyorum.

Seni çok seviyorum...

Annen




19 Kasım 2014 Çarşamba

BABANI ÇOK SEV....


Annecim, baban çok sert görünür ama asla öyle değildir. Çok merhametlidir, kocaman bir kalbi vardır. Her şeyin en güzelini giymek,yemek görmek ister ve bunu çevresindekilere de yaşatmak ister. Bunun için günlerce çalışabilir,hatta 'Keşke daha çok çalışa bilsem' der. Çalışmaktan hiç bıkmaz. Söylediği şeylerden dolayı hiç bir zaman özür dilemez,çünkü özür dileyebilecek cümleler sarf etmez. Terazisi çok hassastır, inan ki 1000 düşünür 1 söyler. Baban senden önce ve senden sonra diye 2 ye ayrılır. Çünkü sen onun en büyük aşkısın,miladısın onun.




Babanı mutlu etmek istiyorsan bir kere sarıl,başını omzuna daya,boynuna sokul... Dünyayı onun için durdurabilirsin o zaman... O zaman baban asla bitmeyecek gibi çeker saçının kokusunu içine,kapatır gözlerini asla senden başka bir şey düşünmez. Çok titizdir... Seninle ilgili hele! Bastığın yerden,aldığın nefesten,duyduğun sesten bile haberdardır. Sen yürürken bile,başına gelebilecek tüm felaketleri düşünür,önlemini alır. Sen otururken de,yemek yerken de hatta sen uyurken bile. Uyandığında seni karşılamak için beni bekletir... 




Sabırsızdır, tahammülü yoktur babanın. Hatalar tekrarlansın istemez. Herkesi,her şeyi silerim der de bir tek seni silemez baban! 

Babanı çok sev annecim. Ben babanın alnın sağ üst köşesinde ki minicik  beni, işaret parmağının sağa doğru duruşunu,koltukta ki tüm yastıkları sağına soluna,beline,boynuna koyuşunu,yan bakışını,uzanmadan oturamayışını bile severim, sen de sev...





Bir gün büyüyeceksin ve etrafında bir çok insan olacak,arkadaşların,gerçek dostların,dost sandıkların. Bazen çoğalacaksın,bazen yapa yalnız kalacaksın. Bir sürü insan geçecek hayatından ama ailen baki kalacak. Değiştiremeyeceğin tek şey bizler olacağız. Bizi çok sev. Sevmek;merhamettir,güvendir,saygıdır,inanmaktır. 

Biz seni çok seviyoruz,muhakkak hatalarımız olacak ama hiç bir hata seni sevdiğimiz gerçeğini değiştirmeyecek...


Sen bizim kıymetlimizsin.






Bu yazım da; en büyük sorununun dersler olduğunu düşündüğün zamanlar da belki bir çok uçuk fikrine babandan izin çıkmadığında içinde ki anlık nefreti sürdürmemen için...

Ben ve çevremde ki çoğu arkadaşım lise de ve ergenlik dönemin de,şehir dışına veya ece tek başımıza dışarı çıkmak,arkadaşta kalmaya çalışmak için annemizin başının etini yiyip,en sonun da 'Git babana söyle!' cümlesiyle baş başa kalmış ve babamızdan 'Git dersine çalış,arkadaşın bizde kalsın,hayır!' cevabı almış biri olarak bir gün böyle bir durumla karşı karşıya kalırsan ve 'Hep böyle yapıyorsunuz, herkes gidiyor ben hep evde kalıyorum,hep bizde toplanıyoruz,onların aileleri yok mu?! 'diye odanın kapısını çarparsan bir gün,bu yazımı oku :) Hatta beni de çağır meyve soyarım sana,anlatırım belki bu günü :)


Seni çok seviyorum.

Annen





DOĞUM SONRASI EMZİRME ve BAKIM


Doğumdan önce emzirmeyle ilgili herhangi bir araştırmam olmadı,'Ya sütüm olmazsa,ya emziremezsem?' diye korkularım da olmadı. Konuşanlara da kulaklarımı kapattım zaten. Bazı kötü şeyleri çok düşününce gerçekleşeceğine yani çağrışıma inanırım. Doğumdan hemen sonra Minel'i kucağıma verdiklerinde ağzı sürekli emme refleksi gösteriyordu:) Hemşirenin söylediklerine harfiyen uydum ve Allah'ıma çok şükür ki kızım çok rahat bir şekilde emebildi.




Doğumdan 2 hafta kadar önce Doğum Çantası ve hazırlıklarında almıştım LANSİNOH kremi ve kullanmaya başlamıştım. Çok da faydasını gördüm.

Anne sütü çok önemli evet ama  en önemlisi ise ilk akan süt yani Kolostrum! Bir damlası bile boşa gitmemeli!Bir gögüsten bebek emerken diğerinden süt akıyor ve tabi ki süt ziyan oluyor. Ayrıca yeni doğanın emme kapasitesi çok yüksek olmadığından gögüste biriken süt kitle halinde kalıyor ve gögüs ucunda oluşan çatlaklarla birlikte inanılmaz bir ağrı,acı oluşturuyor. Sonucunda ateşlenme ve sıtmaya çevirebiliyor. Bunu önlemek amacıyla sütümü hep sağdım. Ilık bir duş ile yumuşak ovma hareketleri ile de sütünüzü sağabilirsiniz.








Ben sütümü sağmak için AVENT ELEKTRİKLİ POMPA yı kullandım. Her hangi bir acı hissi olmadı,ekstra pompa ucuna takılan kauçuk yumuşacık bir eki var masaj yaparken sağma işlemini gerçekleştiriyor.









Sağdığım sütlerin üzerine gündüz-gece ve tarih yazarak dondurucuya kaldırdım. Gündüz ve gece gelen sütün besin değeri farklılık gösterdiği için not aldım. Evden dışarı çıktığımda annem sağ olsun hiç aksatmadan dondurucuda ki sütlerle durumu kurtardı :) Ayrıca bu kapları hala kullanıyorum, meyve püresi,çorba,yemek vs akıtmadığı için hala en büyük kurtarıcım.







Minel doğduğu an itibari ile 3 ay boyunca UNİ BABY Yeni doğan Islak Mendili kullandım,daha sonra PRİMA PAMPERS BEYAZ ile devam ettim hala da kullanıyorum.



Bakım ürünlerimiz de  Sebamed. Şampuanı,sabunu,pişik öncesi ve sonrası kremi,bebek yağı,yüz kremi ve güneş kremi. Hem çok güzel kokuyor hem de araştırmalarım sonucu en doğalı ve onarımı en yüksek marka Sebamed!





Lif olarak Chicco'nun bu ürününü kullandım,içine sabun koyulabiliyor bebek liflerini en fazla 3 ay kullanmak gerekiyor bu ürün siz atmasanız bile bir süre sonra parçalanıyor zaten:)



Hani en korktuğumuz şeydir ya bebeğimize zarar vermek,bu yüzden bu kulak çubuklarının kullanımı çok rahat ve zarar verme olasılığı çok düşük . Ucunda ekstra bir bombe olduğu için kafasını çevirse dahi çubuğun ileriye gitme olasılığı yok.


Tırnak için törpüler vs. bir sürü ıvır zıvır var ama bana çok mantıklı gelmediği için sadece tırnak makası aldım ve bu makasın gerçekten kavraması çok güzel ve kullanışlı. Her kullanımdan önce ve sonra muhakkak kolonya ile ucunu siliyorum.




Minel'in evimize ilk geldiği gün 2 günlük ve ilk banyosu :) Saçlarını sevdiğim,kokusuna doyamadığım evlat...



12 Kasım 2014 Çarşamba

GİT ANNECİM !



Geçen yağmurdan dolayı 10 km yolu 2 saatte geldim. Haberlerde; peşmergelerin silah dolu araçlarıyla ülkemin topraklarından onları alkışlarla yolculayan insanlarını,astsubay eşinin önünde şehit edildi haberini,18 işçinin maden cehenneminden çıkarılamamalarını seyrettim.

Türkiye de bayan olmanın hiçbir değeri olmadığını hemen hemen hergün zaten yaşayarak öğreniyorum. Bir kız evlat yetiştiriyorum,tv den,küfürden, 'Ben sana küstüm!' cümlesini bile uzak tutararak,20 aylık olmasına rağmen her istediğine,istemediğine saygı duyarak. Şapur şupur öpmeden,' Annecim öpebilir miyim? ' diye sorarak ve herkese 'Önce soralım öpebilir miyim?'diyerek, O sadece kendi isterse öptürebiliri öğrensin diye. Pedofili diye sapık bir hastalığın,evimize bile girebileceğini düşünerek, yanında tv izlemeyerek bir evlat yetiştirmeye çalışıyorum, sürekli ağlayan insanların ve şiddetin en üst seviye de olduğu bir hayattan ne kadar uzak  tutabilirim bilmiyorum ama,güzel bir hayatı olabileceğini hissettirerek, evet ipad ile de oynamasına izin veriyorum,teknoloji çağında,teknolojiden de uzakta bırakmayaya çalışarak,ama akşam eve geldiğimizde biz anne baba olarak tvyi kapatıp,telefonları bırakıp,saklambaç oynayarak,körebe oynayarak onun herhangi bir oyuncağa ihtiyacı olmadan bizlerle de mutlu olabileceğini öğretmeye çalışarak,hergün oyuncak,kıyafet almayarak ama mahrum da etmeden aza kanaat etmeyi öğreterek,yaptığımız alışverişlerde her gördüğünü değil ama,istediği bir tek şeyi alarak,küçük gelen kıyafetlerini,tabağında yemediği yemeyi doyup doymadığını sorarak,kalanını başka aç bir kardeşe verip vermeyeceğini bu şekilde fazlasını,çok gelenini paylaşması gerektiğini öğretmeye çalışarak, bir kız evlat yetiştiriyorum gözümün nuru sayarak,saçının teline zarar gelse dünyayı yakacağıma emin olarak, ben bir evlat yetiştiriyorum; bulantılarla,sıkıntılarla hayallerle,sevgiyle büyüterek.

Artık korkularım o kadar çoğaldı ki, nasıl bir Ülke olduk? Nasıl da kara büyülü gibi herşey... Ben köşeyi dönerken korkar oldum, karşıma terörist mi çıkacak? Işid mi çıkacak? Hırsız mı? Sapık mı? Nasıl bir Ülke olduk? Kapılarımızı,camlarımızı 10 kere kitleyerek,tekrar tekrar kontrol ederek yine de rahat uyumadan!

Ben çok korkuyorum, kendim için mi? ASLA!

Herşey senin için annecim!

Yürümen için bir sürü yol yapabilirim,yükselmen için bir çok basamak da yapabilirim, herşeyimden de vazgeçebilirim senin için, ben Allah'ın izni ile inşa ederim annecim, yürümek ve yükselmek senin tercihin. Oku annecim, çooook oku... Git buralardan evet git! Ben Ülkemden soğudum,soğutuldum... Vatan aşkıyla büyüdüm ama inan şuan da buralar benim büyüdüğüm yerler gibi değil artık. Sen git annecim, vatanı savunduğunu düşünenler de çocuklarını buralarda büyütmüyor emin ol. İnsanına,topraklarında ki hayvana değer veren başka ülkeler var... Sen git annecim, evet TÜRKSÜN, TÜRKÜM çok gurur verici,bu asla da değişmeyecek ama TÜRKİYE artık tek TÜRKİYE değil, bölündü,böldüler...

Fikrime karşı çıkan bir sürü insan çıkacak ama bu tartışmaya açık bir konu değil! Bu benim sen büyüdüğünde hayatında olmamam durumunda,şimdi kalbimi,aklımı kaplayan bir zırh! Beni rahatlatıyor bir gün buraya okuyacak olman...

SENİ SEVİYORUM...

ANNEN...



17 Ekim 2014 Cuma

ZEYTİNGÖZÜM'E...





Ne zaman dişi çıkacak? Ne zaman anne diyecek? Ne zaman yürüyecek? Ne zaman konuşacak? diye düşüne düşüne geçti 19 ayım. Evlat büyütmek bitmeyen hayaller,bitmeyen umutlar demek bence. Dün gece yarısına kadar, hem ağladım, hem güldüm. Yanımda yatan cennet kokulumun, 16 tane dişi var. 6 aylık olduğunda bastıra bastıra anne diyordu. 11 aylıkken yürümeye başladı ve artık tam olarak konuşuyor. İşte sessizce ilerliyor zaman,anlamadan,beklemeden.

O kadar değişik, o kadar tarif edilmesi zor ki...

Çok şeyler düşündüm,doğumdan sonra eve geldiğimde,sürekli ağladım, hıçkıra hıçkıra,ona bir şey olursa diye! Ya nefes almıyorsa diye,dikişlerime aldırmaksızın defalarca kalkıp beşiğine yapıştım,nefesini dinledim. Sonra o büyüdükçe,ya bana bir şey olursa diye düşünmeye başladım. Ben dün gece çok düşündüm,çok ağladım,çok yalvardım Allah'ıma.Arındığımı hissettim,kalbim temizlendi,umutlarım daha da çok çoğaldı sanki... 

 Sonra hayal ettim uzun uzun;

Minel büyüyecek,yine böyle erkenden kalkacağım, ona çok güzel kahvaltı hazırlayacağım,sütte ısıtacağım yanına,tüm güzelliğiyle uyurken,öpe öpe uyandıracağım onu,sonra saçlarını tepeden toplayacağım ki o güzel yüzünü tüm ayrıntıları ile görebileyim. Oturacağım  tam karşısına kahvaltısını yapacak,hayran hayran izleyeceğim onu. Ne kadar güzel olduğunu,çatal tutuşunun babasına ne kadar benzediğini düşüneceğim, hep gülümseyeceğim onu izlerken. Sonra,şimdi olduğu gibi dişlerimizi fırçalayacağız beraber, artık macununu ben sıkmadığım için hüzünleneceğim belki. Kendisi giyinecek, ben sadece ufak dokunuşlar yapacağım, sanki onu hiç giydirmemişim gibi. Saçlarını tarayacağım kokusunu içime çeke çeke,saçlarını öreceğim büyük bir hasretle,okula uğurlayacağım,ameliyathanede doğar doğmaz yanağını yanağıma koydukları an gibi,sanki ilk,sanki sonmuş gibi yanağımı yanağına dayayacağım. Gidecek tüm yorgunluğum...


Minel büyüyecek Allah'ım,sen nasip edeceksen ona büyümeyi bize de görmeyi nasip et. Yalvarırım. Yalvarırım Allah'ım ona bu eksikliği,bize bu hasreti yaşatma... 

Ben güzel kahvaltılar hazırlayayım kızıma, anne çorbası olsun onun da en sevdiği çorbanın adı. İlk yaralarını ben sarabileyim, ilk aşkını dinleyebileyim,mezuniyetini görebileyim,hastayken sadece dokunuşum yetsin onu iyileştirmeye,karşılıklı bir türk kahvesi içebileyim ama elinden,her gece saçlarına dokunabileyim,yanağını yanağımda hissettiğim ilk gün gibi kalsın kalbim...Her şeyle baş edebilecek gücümü hiç kaybetmeyeyim.


Allah'ım,
Küçücük bedenler,kocaman boşluklar bırakmasın... Anneler,babalar,kardeşler yarım kalmasın.

Zeytingözüm, her bir harfte,senin bunları bir gün okuyacak olmanın ümidiyle basıyorum tuşlara,kalbim pır pır :)

'Seni çok seviyorum!'ne kadar da basit bir cümle! Senden sonra,sana söylenirken...

Annen



7 Eylül 2014 Pazar

Nil KARAİBRAHİMGİL'in MUHTEŞEM YAZISI


O kadar aldı götürdü ki beni NİL KARAİBRAHİMGİL' in oğluna yazısı... Her kelimesini yüreğimde hissettim, ağlaya ağlaya okudum. Kayıtlı kalsın burada,her anne hissediyordur bu korkuları, mutlulukları,hissetmiştir ya da... Hele ilk doğduğunda, nefes alıyor mu? diye kaç kere uyandık kim bilir? Ölene kadar ağlayacağız belki de, izlerken onları... Allah'ım yaşattığın her şeye şükür evladıma bin şükür!



O parkta arabanı iterken, söz sana her şeyi anlatacağım. Kimsenin bilmediği şeyleri. Herkesin bildiği şeyleri ve sadece bazı insanların bildiklerini. Sadece benim bildiğim birkaç şey var, onları da anlatacağım sana. Kimseye anlatmadığım gibi.
O yıl aslında tam olarak ne olduğunu.
Minik ayaklarını çırptığın o koydan ayrılırken neden ağladığımızı.
Çenemin altındaki yara izini. 
Ankara’yı anlatacağım sana. Çocukluğumu.
Dedenin nasıl biri olduğunu. Tanıdığım kadarıyla.
Sana insanları tanıdığın kadarıyla yetinmeyi öğreteceğim. 
Bu bilgiye ihtiyacın olacak. 
Her şeyi ben ve baban kadar abartmamayı öğrenmelisin.
Biz her şeyi abartıyoruz. 
Abartarak yaptık her şeyi. 
Ama sana abartma diyeceğim ben, oğlumsun çünkü sen benim.
Önümüzdeki upuzun, turuncu yapraklı yolda yavaş yavaş yürüyeceğiz. Bir acelemiz olmayacak.
Senin boynuna bakacağım, kazağını biraz yukarıya kaldırmaya gerek var mı diye. Güneş yukarıda olacak.
Tatlı bir rüzgar esecek ve hatta yağmur yağacak birden. Sana hiçbir şeyden kaçmamayı öğreteceğim o gün. Yağmurda yürümeye devam etmeyi.
Her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu. Bunu anlaman zaman alacak ama bunu sana ilk ben söylemek istiyorum, çünkü oğlumsun sen benim.
Geçen yazdan bahsedeceğiz seninle. İlk defa suya girdiğin o koyu, ilk defa duyduğun o kokuyu.
‘İlk’leri anlatacağım sana. İlk kelimesine kıymet vermeyi. Uzun bir süre, beraber bir sürü ilk yaşayacağız seninle. Çünkü annenim ben senin.
Sen küçük başını kaldırıp, o kocaman gözlerinle ağaçların en tepelerine bakacaksın. İnsan büyüyünce ağaçların en tepelerine değil, gövdelerine bakıyor. Bakışları aşağı düşüyor insanın. Ağırlaşıyor başı.
Sana, şu an yaptığın gibi, ağaçların en tepelerine bakmayı unutma diyeceğim. Ağaçların gövdelerine düşmesin bakışların diye didinip duracağım. Ve bundan hiç bıkmayacağım, çünkü sen benim bir tanecik oğlumsun.
İnşallah diyeceğim sana, inşallah şu an olduğu gibi, insanlar seni görür görmez gülsünler. Sen de onlara onlarınkinden de büyük gül. Onlar bunu görünce daha da gülsünler... Ve hayatın hep böyle geçsin. Hazır ol, ben çok inşallah diyeceğim. Çünkü anneler sürekli inşallah der. Maşallah da der.
Bana ne zaman sorsan söyleyeceğim, kucağıma gelirsen havalara fırlatıp tutacağım, ağlarsan ben susturacağım seni.
Boynuna sokup burnumu, seni derin derin içime çekeceğim. Yanımdayken bile resimlerine bakacağım.
Ben seni büyüteceğim, abartacağım, koruyacağım, sakınacağım ve çok seveceğim ama susacağım. Bunlar sana ağırlık yapar da bakışların ağaç gövdelerine düşer diye korktuğumdan.
Hazır ol. Sana en çok konuşan da en çok susan da ben olacağım. Çünkü canımsın sen benim.

5 Eylül 2014 Cuma

KARDEŞ !











Ben annemin babamın tek evladıyım. Allah böyle nasip.etmiş Küçüklüğüm,evimize gelen ve kendi evlerine gitmek zorunda olan insanların arkalarından ağlamakla geçti.
Çok arkadaşım vardı; sokağımızdan,okuldan,kuzenlerim çoktu mesela hep yaşıttık hepsinin kardeşi vardı. Tüm arkadaşlarımın. Onları akşam anneleri eve çağırdığında birlikte apartmana girerlerdi ben tek! Korkardım,merdivenden yukarı çıkana kadar 'Anneee,babaa'seslenirdim onlar da beni beklerlerdi yukarı çıkana kadar.  Annem babam şu hayatta herkesin sahip olamayacağı insanlar (bana göre tabi ki), yediğim,içtiğim,giydiğim,oynadığım,sahip olduğum her şey çevremde ki herkesten 10 kat daha fazlaydı.Yani kimseye özenebileceğim maddi manevi,kardeş dışında bir şey yoktu. =)
 Annem babam dünyanın en anlayışlı ailesi,annem en yakın arkadaşım,babam güvendiğim dağ,hayatında bir kere bana karşı sert çıkıştı ki sabır sınırlarını zorlamıştım. Her aile de olan tartışmalar olurdu mesela, o zaman ben; bir annemin yanında dururdum,sonra babam yalnız kaldı diye babamın yanında koşardım, oradan annemin yanına. Kardeşim olsa o babamın yanında dururdu ben annemin... Ya da sıkıntıdan bahsederdik birbirimize,'Bunlar da hep böyle yaaa' diye gülerdik. Tek olunca çok takıyorsun kafana, boşanacaklar sanki... Herkes tek olmanın güzelliğinden bahseder ' Düşünsene herşey sadece sana alınıyor,kardeşin olsa bölünecek sevgi de,eşyalarda' İyi de ben paylaşmayı çok seviyorum ki. Herşeyimi, kıyafetlerimi,telefonumu,paramı hele kalbimi... Kalabalığı hep sevdim,hala da çok severim. Anneannem rahmetli bizimle yaşardı ve gelenimiz gidenimiz çoktu çok şükür,aile de şen şakrak hamd olsun. Hafta sonları,bayramlar,tatiller hep çok güzeldi. Ben hep karşıma çıkan insanları kardeş bildim,kardeş yaptım... Herşeyim ortadır benim gizlim saklım hiç yoktur. Kalbimi açtığım kardeş yaptığım herkesten de cevabımı aldım. =) Bir kardeşim olsun çok isterdim. Abim,ablam,kardeşim. Abim olsa nasıl koca bir sığınağım daha olacağını düşünüyorum hep,ablam olsa mesela anneme bir şey olsa beni anne gibi saracak. Kardeşim olsaydı,merak etseydim onu,başarısıyla övünseydim, derdiyle dertlenseydim. En büyük korkum,anneme babama bir şey olmasıydı ki hala öyle. Ben küçüklüğümden beri yalvarırım 'Allah'ım hep birlikte ölelim, ben annem babam olmadan yaşayamam.' Evlendim ilk 1 hafta uyuyamadım,hep onları düşündüm ya bir şey olursa diye,yalnızlar diye. Mesela benim anneme babama birşey olsa,bildiğin teksin hayatta. TEK ! Onları sana anlatacak,senin onları anlatacağın,senin kadar yanacak,senin kadar anacak,senin kadar hatırlayacak,sevecek hiç kimse olmayacak hayatta... Sen kendi kendine resimlere bakıp ağlayacaksın,kabir ziyaretlerine kendin gideceksin,senden önce hiç kimse gitmiş olmayacak.Sen su dökene kadar hep kuru olacak. Çocuklarının teyzesi,dayısı olmayacak. Sen hiç bir zaman teyze,hala olmayacaksın. Çocuklarının senden yana kuzenleri olmayacak... Acı be bunlar. Bazıları için ne kadar da saçma yazdıklarım... Bazılarına göre kardeş dert. Herkes evlenir düzen bozulur. Ben ciğerliyim bırakmazdım kardeşimi! Ben ciğerliyim çok aldım hayatıma insan,kardeş yaptım baş köşeye koydum. Herkes işi bitene kadar,herkes tek yanlış cümlene kadar,herkes işte. Başkaları için herkes dersin,anlatırken bu bana böyle yaptı dersin,'Herkes öyle ya,insanlar böyle!' der çıkarlar işin içinden. Kardeşin yapabillir mi? Yapsa da nereye kadar dayanır? Herkes problemler yaşar,yaşıyor da. Daha sıkı kenetlenilecekse de yaşansın  sorunlar bence! Ben hep özendim kardeşi olan insanlara,anne oldum daha da özendim. Herhangi bir tıbbi destek almadan kuzumu rabbim nasip etti. 2. bebeğim olmazsa dahi tıbbi destek alırım, Rabbim inşallah bana 2. evladı yazmış olsun. Çünkü ben kızımı tek bırakmak istemiyorum. Hatta inşaAllah 3 evlat nasip eder Allah'ım bana.

Ben burayı kızıma bırakabileceğim en güzel hatıra olarak görüyorum. Anılar biriktiriyorum ona,duygular bırakıyorum.



Kendi keyfine tek çocukta kalmak isteyenlere birde bu açıdan bakın demek istedim, aileniz hakkında karar verirken birilerinin elinden neleri alıyorsunuz,vücudunuzun deforme olacağını düşünürken, tatile gidemeyeceğinizi, rahat edemeyeceğinizi,uğraşamayacağınızı düşünürken birine nasıl korkular bırakabileceğinizi bilin istedim.


Allah beni öyle şanslı kıldı ki, bana eşimi nasip etti. Bana arkadaş,dost,güç,dayanak sığınacak liman nasip etti. Koca yürekli,merhamet sahibi bir dağ verdi... Hamd olsun bir de bu aşktan bir evlat verdi ki, şimdiden arkadaşım oldu :)



Karar alınırken,kendiniz için 1 kere düşünürken bu karardan etkilenebilecekleri 3 kere düşünün...



21 Temmuz 2014 Pazartesi

AQUA TOTS (23.04.2014)

                                       

Asya Minel yıkanmayı çok seviyor, sanırım çoğu çocuk gibi. Çalıştığım için haftasonlarına çok önem veriyorum,kaliteli geçsin istiyorum,kendimi parçalıyorum hatta =) Onu yormadan sevebileceği ne yapabilirim diye tüm gün düşünüyorum açıkçası. İnstagram aracılığı ile AQUA TOTS'u keşfettim. Aradım randevu aldım. ilk ders DENEME DERSİ olarak yapılıyor,hiç bir ücret alınmıyor ve kayıttan sonra başlayacak eğitimin süresi ile aynı sürede deneme dersi yapılıyor. Etilerde ve bulunması kolay bir yerde. Çalışanlar çok ilgili,ortam çok güzel,insanın çocuk olası geliyor hatta.

Bana biraz zamanı az geldi 30 dakika olarak. Muhakkak çocuğun suda kalma süresi vs gibi etkenler düşünülerek profesyonel olarak ayarlanmıştır ama suya adım attığınız an dakikanız başlıyor, hatta şöyle; havuza girmeden duşa giriyorsunuz bebeğinizle suya alışması adına,daha sonra havuzu giriyorsunuz bu sürede öyle telaşlı bir ortam var ki ben biraz gerildim. Zamanla yarışıyor öğretmenler,konuşmalardan ve ders işleyişten çıkardığım sonuç bu. Belki kayıttan sonra bu şekilde değildir,ama çocuk suya tam alışıyor,karşısında hiç tanımadığı biri hatta birlikte ders işlediği bir çocuk ve annesi etti tanımadığı 3 insan,ve yan tarafında yine birden fazla kişi. Sağa sola bakarken bir şeyler anlamaya çalışırken bir de komutlara uymaya çalışan bir anneyle suda değişik hareketler yapmaya çabalıyor. Tam alıştı derken süre bitiyor.Suyun sıcaklığı çok güzel 32 derece. Güvenlik olarak çok iyiler havuzun boyu 140 ve öğretmeni 1 kol boyu uzağında sadece. Havuzun temizliği ozon ile yapılıyor bence en güzel yanı bu kimyasal olmaması. Camlı bir alan olması ve izleme yerlerinin olması çok güzel. Mesela biz dede,anneanne,baba maile gittik.=)

Ders bittikten sonra o sıcacık alandan çıkıp,bebeklere özel alana geçiyorsunuz havlu ile. Donanımı süper. Kilitli dolaplar,fön makineleri,mama sandalyeleri,bebek şampuanı, hatta bebek bezi bile bulunuyor. En kötü yanı derslere biri ile gitmek mecburiyetinde olmak. Havuzdan çıktıktan sonra,hemen çocuğu giydirmek,kurutmak gerekiyor, ki kendimizde mayolu ve ıslak oluyoruz. Tamam biz önem sırasında her zaman çocuktan sonra geliyoruz ama birinin çocuğa bakması gerekli ki duş alıp,giyinebilelim. Çocuğu başka birin- görevli olsa dahi,benim teslim etmem mümkün değil. Yani yanımda sürekli annemi veya bir bayan yakınımı götürmem gerekecek. (Başka bayanlar da olduğu için erkek giremiyor) 

Ben biraz tez canlı  olduğumdan ve Minel hususunda çok titizlendiğimden,haftada 1 gün 30 dakika için ne bu eziyeti Minel'e ve yanımda getireceğim kişiye yaşatmak ne de kendim yaşamak istemedim.

Bizim için güzel bir anı olarak kaldı. Evi yakın olan ve bir yakını ile gidebilecek olan,ya da 'Ben hallederim yaa! ' diye düşünen anneler varsa ki muhakkak vardır,sonuçta bir sürü insan kursa gidiyor; çocuk için güvenli ve çok eğlenceli. En güzel yanı da; sudan çıktıktan sonra ne varsa yiyor ve en az 3-4 saat uyuyor =) 


Bunlarda bizim resimlerimiz;

















UZMAN GÖRÜŞLERİ;



Bebekleri havuz ortamına alıştırmak ve gerekli ana becerileri çocuklara
ve ebeveynlere kazandırmak için tasarlanmıştır. Eğitim boyunca sosyal
etkileşimi ve eğlenmeyi teşvik eden bir ortamda ebeveyn ve bebekler
suya alışma tekniklerini, başlangıç seviyesinde nefes kontrolü ve su
yüzünde kalabilmeyi, baloncuk çıkarmayı, suya girip çıkma,
sırt üstü durma ve ayak çırpma tekniklerini öğrenirler

Avrupa'da bebeklere her şey stres altında olmadan, oynayarak ve şarkı söyleyerek öğretilir. Çocuklar rahat olmalı, gülümsemeli, ileri yaşta sudan korkmamalı...
Bebekler ile yüzmeye evde, küvette başlayıp havuzda devam ederiz. Yeni doğan bebekler ile yüzmeye başlamak cok yararlıdır; çünkü bebeğin doğmadan önceki ortamını sunarız ve bu da bebeği rahatlatır. Küçük bebekler suda bacakları ile daha kolay hareket edebildikleri için bağırsaklarını da çalıştırırlar ve gaz çıkarma sorunları olmaz. Bunun yanısıra yüzmek, bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirir.
Her dersten önce teorik ve egzersiz bölümü vardır. Bu ders boyunca, ebeveynler bebekleri nasıl tutmaları ve onlar ile nasıl çalışmaları gerektiğini öğrenirler. Bu periyot çocukların yeni ortama alışabilmeleri için çok önemlidir. Yüzme derslerine doğrudan havuzda başlayan bebekler farklı aküstik ve ortam yüzünden stres altındalardır ve daha çok ağlayabilirler. Bebeklere nefes tutma refleksini kullanarak nefes tutmayı ve bebeklerin özel vücüt ağırlığı sayesinde kolayca suyun üzerinde yatmasını öğretebiliriz. Daha sonra da dalmayı, suya atlamayı, suda oryantasyon gibi aktiviteleri öğretiyoruz. 18 aylık bebeklere yavaş yavaş yüzme stillerinin temellerini , iki yaşında da bazı yüzme stillerini öğretmeye başlıyoruz. O zamana kadar yüzmekten daha çok su ile güzel ve sevgi dolu ilişki yaratmak ve ebeveyn-çocuk arasındaki bağı güçlendirmek amaçlanır. Bebeklikten itibaren yüzmeye başlayan çocuklar suyun üzerinde ve suyun altında çok daha doğal davranır ve sudan korkmazlar. Oynayarak yüzmeyi öğrenmelerinin dışında otoriteyi dinlemeyi ve dikkat etmeyi öğrenip ,sosyal iletişimini de daha kolay kurmaya başlarlar. Bu çocukların  kreşe veya anaokula alışma sorunları çok daha azdır.

Suda yapılan aktivitelerin bebeğin fiziksel, zihinsel ve sosyal 
becerilerini de güçlendirdiğini söyleyebiliriz. Suda hareket
ederken bebek başını kaldırır, sağa sola ve öne arkaya hareket 
ettirir. Bu sayede boyun kasları güçlenir. Kolların ve bacaklarını 
ritmik ve uyumlu bir şekilde kullanmayı öğrenir. Ayaklarını ve 
kollarını hareket ettirdiğinde suda bir etki yarattığını fark 
eder. Böylece olaylar arasında neden ve sonuç ilişkisi 
kurabilir. Ayrıca ayaklarını çırptığında suda 
ilerleyebileceğini görür ve önemli bir zihinsel beceri olan problem 
çözme becerisinin bir örneğini sergiler. Anneye/babaya yaklaşmak
istiyorsan ayaklarını çırpmalısın...:) Süreli olan su aktivitesi sayesinde 
diğer bebeklerle ilk sosyalleşme deneyimini yaşar. 


http://www.aqua-tots.com.tr/




15 Temmuz 2014 Salı

Hiç Ağlama Annecim



Hiç unutamayacağımız bir olay yaşadık biz dün...


14.07.2014 annemlerde iftardayken, karşı binadan Minel’in arkadaşına babası,bebek almış. Annemde onu camdan baktırırken arkadaşı da bebeğini ona göstermiş. Sonra Annem Minel’i yanımıza getirdi,öğle uykusuna da yatmayan Minel sadece ‘ Bebik, bebik,bebik’ diye mutfağı göstererek ağladı. Babası hemen kucağına aldı mutfağa götürdü,arkadaşı yine bebeği camdan gösterince bu sefer ağlama nöbetine girdi. Bebeğind e yanaklarından kırmızı ışık çıkıyor =) tabi akşam karanlığı olunca daha bir ilgi uyandırdı Minel de. Babası hemen ‘Bir sor bakalım Damla nerden almışlar? Gidip hemen alayım.’ dedi ki bu süre zarfında Minel kesinlikle sakinleşmiyor. Uzun zaman önce aşı olduğunda sadece bu kadar ağlamıştı. Komşu da  sese çıktı tabi ve o kadar üzüldü ki Minel’i çok sever çünkü. Nerden aldıklarını öğrenmeye çalışıyorum ama duymamın mümkünatı yok Minel o derece ağlıyor. Arka caddede ki oyuncakçıdan almışlar ve son bir tane kalmış onu da kendileri almış ama hemen bebeği verebileceğini söyledi. Bir sürü özür diledi o kadar yüce gönüllü ki. Kızına sordu o da tamam deyince, Allah’ım ben 4. Kattan aşağı asansör bile beklemeden nasıl koşarak indim,nasıl yukarı çıktım bilmiyorum.

Hayatım boyunca kimseden karşılıksız bir şey istemedim ben! Hiçte bu kadar çaresiz hissetmedim… Çok basit bir olay belki ama ilk defa böyle birşeyle karşılaştım. Kalbim,beynim durdu sanki. Ya onu alabilecek durumumuz olmasaydı? Durumumuz vardı ama o kırmızı yanaklı kel bebek maalesef kalmamıştı ve ona o an ihtiyacımız vardı.=) Ya oyuncağını paylaşmayan bir arkadaşı olsaydı Minel’in… Ya annesi teklif etmeseydi? Düşünmek bile istemiyorum.

Ben,sadece bebeğe 10 dakika içerisinde dokunamadı diye uykusuzluğunda verdiği yetkiyle kendini paralayan kızımın,bu kadar basit bir sebeple akan gözyaşları için kahrolurken, bebeğinin olmayan uzuvlarına,geçmeyen hastalıklarına,hastanede geçirilen 1 gününe,çocuğuna süt bile alamayan anne babalara,evladını kaybetmiş mükafatın en büyüğüne sahip annelere yandım,kavruldum. ALLAH’ım herkesin yardımcısı olsun,derdine derman olsun inşaAllah.

Bebeği gördüğü an çıldıran,sevinen çok mutlu olan canıma canım; ben bazı şeyleri dengelemeye çalışıyorum. Her gördüğün şeyi almıyorum,her istediğini elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum ama ayda 1 veya 2 tane oyuncak alıyorum amacım hayallerinin olabilmesi. Allah’ıma yalvarıyorum,kimseyi evladı ile sınamasın. Ben mükafatın en büyüğünü istemiyorum. Ahirette yanayım,kavrulayım ama rabbim beni seninle sınamasın. Tek duam bu. Allah’ım canı yanan anne babalara sabırların en büyüğünü nasip etsin. Bu duygu tarif edilemez,düşünmesi bile bitiriyor insanı annecim. Duygularımı kelimelere dökerim,dökerim ama dünyada ki bir nokta kadar bile anlatıyor olamam. Tarifi yok çünkü. Tarifi mümkün değil. bAŞKa!


Bu yüzden zeytingözlüm sana geleneksel türk annesi sözünü söylemeden tabi ki yazımı bitirmeyeceğim. 16 ay bile yetti bana çünkü; ‘ANNE OLUNCA ANLARSIN.’ =)


Bu video da sabahın 8 inde çekildi. Neşesini yeriiiiiiiiiiiim annem!




9 Temmuz 2014 Çarşamba

Pis Korku...



Minel söylenileni anlayan,biraz inatçı ve enerjisi yüksek ama çok kendi halinde bir çocuk. Odasında oyuncaklarıyla uzun süre oynuyor. Çocuklara çok düşkün ve paylaşımcı. Bundan 2 ay kadar önce bir alışveriş merkezine gittik. Otoparktan asansöre bindiğimizde, ayaklarına uzun çubuklar takan maskotlar vardı renkli renkli. Minel babasının kucağında merak meraklı onları inceliyordu. O sırada maskotlardan biri eğilerek bir ses çıkardı ve MİNEL çığlıklar atarak babasına resmen yapıştı ve hemen asansörden indik. Bu yaşadığımız anı hayatım boyunca unutacağımı sanmıyorum. Minel'de ki o ifade,korku tarif bile edemiyorum. Tabi babası neredeyse adamı dövecekti,ki hala yapmadığı için pişmanlık duyuyor.

Hava alanına yakın olduğumuz için sürekli geçen uçaklara artık alıştı,hatta görmek için çıldırıp onlara el sallıyor. O gün itibari ile seslere karşı aşırı bir tepkisi var. Sürekli 'ko ko ko ko ' (korktum) diye bize sarılıyor. İlk zamanlar kucaklayıp 'Tamam annecim biz buradayız,bir şey yok. Bak ses buradan çıktı,sebebi bu.' diye sakinleştiriyorduk. Sonra bunu sürekli yapmaya başlayınca şımardığını düşündüm ve üstünde durmamaya başladım. Sonra unuttu gibi oldu. Son 2 gündür tekrar başladı.Ani kapı sesi,bir şeyin düşmesi vs gibi etrafına bakıp kendini sıkmaya ve bize sarılmaya çalışıyor. Bizde yine yumuşak bir tavırla nedeni söylüyoruz. 

İnternetten epey bir araştırdım ve bunun normal olduğunu ve kişisel gelişiminin bir parçası olduğunu öğrendim ama bu kişisel gelişim süreci bizi de bitirdi.  



9. ay: Yabancı korkusu. 1.5 Yaşında bitmesi gerekir. Ancak 3.5-4 yaşında yabancı bir ortamda annesine korkuyla sarılma davranışı görülüyorsa bir uzmanla görüşülmesi gerekebilir deniyor.Bol bol sarılarak bebeğin rahatlattırılması öneriliyor.(ZEVKLE YAPILACAK BİR İŞ )
2 yaş: Ani sesler, ani olan olaylar böceklerden, hayvanlardan korkma, doktordan ve iğneden korkma gibi davranışlar görülebilir. Öneriler ise: sarılarak, konuşarak ve anlatarak çocuğa güven verilirse ileride kendine olan güveni daha kolay gelişmesine katkı sağlar.

Evet annecim, 

Sen bu ara herşey 'Kooo koo kooo, koooooooktttt 'diyorsun. Boğazıma yapışıyorsun hatta uyuduğunda yatağına götürdüğümde uyanıp,yine boğazıma sarılıyorsun. Geneli ilgi için olsa da bazen gerçekten çok korkuyorsun. Şimdi yanımızda yatıyorsun ve babanla aramızda değil benim üstümde yatıyorsun,elimle bacağını tutuyorum mesela , çektiğimde uyanıp tekrar elimi alıp bacağına koyuyorsun. Temas istiyorsun,hissetmek istiyorsun. Yaaa ben seni canım pahasına korurum da ben de aynını babana yapıyordum,yani sen benim üstüme yatmazken ben de bir şekilde babana dokunuyordum :) Bu arada çok korktuğunda hemen babanın kucağına atlamanı da söylemeden geçmeyeyim. Sen de işini biliyorsun =)))

Seni; ömrüm nefesim yetene kadar,elim ayağım tutmasa,gözüm görmese de,canımı sahibine teslim edene kadar, korurum,kollarım canımı bile veririm. Bir tek damla göz yaşın için de herkesi karşıma alırım. Çok net. (Bir de böyle bir özgüven oluyor annecim söz konusu evlat olunca :) )

Allah'ım sana ömür versin,sana ufacık bir acı yaşatmasın. Tüm anne kuzularını aynı şekilde. Biz her şeyin üstesinden geliriz,sizlere birşey olmasın yeter ki.Şu korku bile olmasın istiyor insan ama yapacak birşey yok annecim.

Seni çooooooook çooooooook seviyorum. Senin gibi tek kolumu havaya kaldırıp,gözlerimi kısıp dudağımı yusyuvarlak yaparak =)